[{{mminutes}}:{{sseconds}}] X
Пользователь приглашает вас присоединиться к открытой игре игре с друзьями .
Turkish
(0)       Используют 2 человека

Комментарии

Ни одного комментария.
Написать тут
Описание:
Тексты из журнала
Автор:
СтамбуЛ
Создан:
2 февраля 2011 в 21:33 (текущая версия от 6 февраля 2011 в 03:19)
Публичный:
Нет
Тип словаря:
Тексты
Цельные тексты, разделяемые пустой строкой (единственный текст на словарь также допускается).
Содержание:
1 Kurbanının hiç şansı yoktu... Hayvanat bahçesinde piranhalar için ayrılan havuzda saniyelik bir karmaşa yaşandı. Alabalık havuza atılır atılmaz, katil balıklar üstüne çullandılar. İçlerinden biri, kaçmakta olan balığın sırtından ceviz büyüklüğünde bir parça kopardı. İşte sinyal gelmişti.
2 Avlanma güdüsü ve karın doyurma hırsının yarattığı kamçılayıcı etkiyle, ilk gruptan altı piranha daha saldırıp balığın her yerinden et parçaları kopardılar. Karın bölgesi yırtılmıştı, ama yaşam savaşı veren alabalık, içgüdüsel olarak son bir hamle yapmış ve ellerinden kurtulmuştu.
3 Aynı anda 20 üyelik ikinci bir piranha sürüsünün saldırısına uğradı. Küçük et ve bağırsak parçaları, yeni piranhaları da içine çeken bulanık bir buluta dönüştü. Yağmacıların sanki hırstan gözleri dönmüştü. Biraz sonra kurbandan geriye hiçbir şey kalmamıştı. Suyun içindeki sesler dindi, piranhalar yavaş yavaş sakinleşti.
4 Piranhanın yemlenmesine tanık olan biri, bu anı ömrü boyunca unutmayacaktır. O an yaşanan duygular, insanda korku uyandıran çağrışımlar yaratıyor. Dracula ve beyaz köpekbalığı hariç, başka hiçbir yaratık bu kadar kötü bir üne sahip değil. Güney Amerika'da yaşayan bu yırtıcı balığın sadece adı bile insanların tüylerini diken diken etmeye yetiyor.
5 Piranhalar hakkında kendilerine ulaşan ilk haberler, Avrupalıların kanını dondurmuştu. 1553'te İspanyol istilacı Francisco Pizarro'nun Amazon havzasında yaptığı yağmalama seferine eşlik eden bir papaz, "Kurşun ve saçmayla yaralanan Kızılderililer, çığlık çığlığa kanodan nehre düşüyorlardı. Düştükleri noktada, nehirdeki canavar piranhalar tarafından parçalanarak bir-iki dakika içinde iskelete dönüştürüldüler" diye anlatmıştı.
6 Öyle görünüyor ki, din adamını, yırtıcı balıkların vahşeti, silahlı Hıristiyanların Kızılderililere uyguladığı vahşetten daha çok etkilemişti.
Üstü kaşınmış küçücük bir sivrisinek ısırığı bile, testere dişli hayvanın ilgisini sıcak kanlı avlara çekmek için yeterli. "Yıkanmak için nehrin ılık suyuna girmiştim ki, çıplak olarak sudan fırlayıp kendimi nehrin kıyısına zor attım: Sivrisinek ısırdığı için kaşıdığım yerden bacağımı bir piranhanın ısırdığını fark etmiştim" diyor.
7 Amazon Nehri'nin yan kolları 30'a yakın piranha türünün de anavatanı. Bu türlerin arasında dört tanesi, kuraklık baş gösterdiğinde sıcak kanlı canlılara da saldırabiliyor. Yağmur mevsimlerinde yeterli besin olduğu için balıklar da sakin oluyorlar. Bu dönemlerde Kızılderili çocuklar da hiç korkmadan piranhalarla dolu ırmakta eğlenebiliyorlar.
8 Denizlerin en hoş ve en zarif hayvanlarından... Güzellikleriyle göz zevkimizi okşayan bu küçük canlı, ilginç yaşam biçimiyle de bizi şaşırtıyor. Ancak, efsanelerden çıkmış izlenimi uyandıran bu deniz canlısının milyonlarcası, afrodizyak ve ilaç yapımında kullanılmak amacıyla acımasızca öldürülüyor...
9 Bu canlılar, binlerce yıldır masallarda, batıl inançlarda, tıpta ve ekonomide önemli roller oynadı. Ama şimdi, tam da bu harika hayvanların geleceği tehlikeye girdiği anda, Kanadalı biyolog Amanda Vincent gibi araştırmacılar bu canlıyla ilgili yeni bilgiler elde ettiler.
10 Vincent, İngiliz çalışma arkadaşı Heather J. Hall ile birlikte kısa süre önce, bilimsel literatürde "hippocampus" olarak geçen denizatı hakkında, dünya çapında ilgi gören bir araştırma yayımladı. Bu iki uzmanın, hippocampus'ların (anlamı at tırtılı) yaşamı ve aşkları üzerine yaptıkları açıklamalar, "Alice Harikalar Diyarında" masalındaki kadar inanılmaz ve şaşırtıcı...
11 Dev okyanuslarda yaşayan yırtıcı balıklar ve tehlikeli canavarlar arasında vitrininden çıkmış sevimli bir oyuncak gibi görünüyor. Deniz omurgalıları arasında tek dik duranı... Başını öyle önüne eğmiş ki, ona bütün çekiciliğini veren o ünlü at başı şekli çıkmış ortaya. Gövdesi, pullarla değil, kemiksi düğmeciklerle kaplı.
12 Ancak, bu ağır zırhın altında bile bir peri kadar hafif ve zarif süzülüyor. Renkleri canlı turuncudan turkuvaz mavisine, parlak sarıdan koyu kırmızıya kadar geniş bir yelpazeye dağılıyor.
Bazen de siyah, gri ya da haki yeşil de olabiliyor. Bu ağır zırhın altında, bazen tırnak büyüklüğünde, bazen de 30 santimetre boyunda gösterişli bir denizatı bulunabiliyor.
13 Etna'dan yayılan kızıl dehşet, yerleşim birimlerine doğru ağır ağır ilerliyordu. Dünyanın farklı noktalarında da, yeryüzünün derinliklerinden fışkıran magma ırmakları katılaşıyor ve sütuna, girdaba, şelaleye ya da tünele benzeyen şaşırtıcı şekillere giriyor. Bazen de, bir canavarı anımsatıyor.
14 Magma, özellikle içerdiği silisyuma göre kategorize ediliyor. Yanardağın magmatik bölmelerinden birindeki basınç, magmatik kalıntı (kül ve lavla gazın şekil değiştirmesi) üretmezse, tehlikeli patlamalara yol açıp çevreye lav saçılmasına neden olabilir. Magma, uzaklaşılmasına izin vererek yavaşça ilerler.
15 Çevresindeki toprağa ve kayganlığına bağlı olarak, magma, değişik şekillerde katılaşır. Örneğin, halat şeklinde olanlar ya da lavın katılaşma aşaması sırasında hala eriyen magmanın sürüklemesi yüzünden ortaya çıkan kıvrımlar. Hawaiili'ler bu tip lavlara "pahoehoe" adını vermişler: yani "üstünde acı hissetmeden yürüyebileceğiniz" anlamında.
16 Yanardağ inzivaya çekilirse, uzun süre faaliyete geçmemesiyle oluşan tütenlerin (fumarola) çevresinden derinlere kadar inen su, daha sonra buhar olarak yukarıya doğru yükselir. Bu yolla oluşan karbondioksitten başka, tütenlerin ağzında kükürt yığınları meydana gelir. Kükürt, sarıdan turuncuya doğru renk değiştirerek billurlaşır. Kükürtlü buhar, sadece fazla miktarda oluştuğunda zararlı hale gelir.
17 Lavın çevreye yoğun bir şekilde yayılarak etkisini yavaş yavaş gösteren soğuma aşaması sırasında, ortaya sütun formunda bazalt kütleler çıkmış. Mükemmel bir altıgen olan bu formda, lav yığını büzülerek 120 derece açı yapacak şekilde kırılıyor. Lava bu şekli veren aşamaların sonuncusunda, magma ile magmayı oluşturan elementler kayganlaşıyor.
18 Hawai'deki bir püskürmeden sonra oluşmuş bir tür kaya. Su damlacıkları içeren okyanus rüzgarları, magmayı hemen soğutmuş, deniz suyu ve tuzla renklenmiş.
İtalya'daki Eolie, Etna, Vezüv gibi yanardağlardaki krater ağızlarında kükürt nedeniyle kireç tabakaları oluşuyor.
19 İzlenimciliğin en büyük temsilcilerinden olan Van Gogh'un tablolarına yakından bakıldığında, yıldızlar parlıyor, gezegenler dönüyor. Kimilerine göre, bunlar bunalım içindeki bir sanatçının sanrıları... Kimilerine göre ise, yıldızların ve gezegenlerin tablolarındaki yeri, astronomi bilimine tümüyle sadık.
20 Usta, acaba astronomi biliminin o günkü verileriyle ne kadar iç içeydi? Yoksa, tablolarında gökyüzünü işlerken, sadece içinde bulunduğu bunalımın etkisinde miydi? Birkaç yıldır, bu sorular konunun uzmanlarını karşı karşıya getiriyor. Özellikle, ünlü ressamın 4 tablosu tartışılıyor: "Rhone Üzerindeki Yıldızlı Gece", "Saint-Remy-de-Provence Üzerindeki Yıldızlı Gece", "Arles'te Gece, Kahve Terası" ve "Beyaz Ev, Gece"... Sanatçı, gerçekten de bu tablolarında gökyüzünün işlenişine önemli yer ayırıyor.
21 Hatta, o günlerde kız kardeşine yazdığı bir mektupta "Yıldızlı bir gökyüzünü resimlemek için, kuşkusuz, siyah bir zeminin üzerine beyaz noktalar koymak yetmiyor" diye yazıyor.
22 Uzmanların, üstünde en çok kafa yordukları tablo, ressamın 1889 yılında yaptığı "Saint-Remy Üzerindeki Yıldızlı Gece" eseri... Paris yakınlarındaki Meudon Gözlemevi görevlilerinden astrofizikçi Jean-Pierre Luminet, uzun süredir bu tablonun güzergâhını çözmeye çalışıyor. Ona göre, tablo her şeyden önce sanatçının tüm yaratıcı özelliklerini yansıtıyor. Gökyüzündeki renk anaforları ve gezegenlerin çevresindeki halkacıklar, Van Gogh'un astronomi bilgisinin değil, dünya resmine katkılarının kanıtı...
23 Üstelik, resimdeki şiddet ve dalgalanmalar, sanatçının o tarihte içinde bulunduğu psikolojik durumu da yansıtıyordu. 1889 yılında, psikolojik sorunlar nedeniyle, Van Gogh Saint-Remy-de-Provence'deki hastaneye kaldırılmıştı. Çünkü, iki ay önce dostu Paul Gauguin ile büyük bir kavga etmiş, hatta onu öldürmeye çalışmıştı. Daha sonra, kendisine bir ceza olarak bir kulağını kesip, otoportresini yapmıştı. Kısacası, sanatçının o günkü psikolojik ortamından yola çıkarak, bu tablolarda astronomik kaygılar güttüğünü söylemek çok zor...
24 Ancak, astrofizikçi Jean-Pierre Luminet'ye göre, başka göstergeler de söz konusu. Örneğin, Van Gogh erkek kardeşi Theo ile yazışmalarında, her zaman astronomiye ve özellikle de Provence bölgesindeki gökyüzünün güzelliğine duyduğu ilgiyi belirtmişti. Ayrıca, sanatçının Camille Flammarion tarafından çıkarılan "Astronomie" dergisini yakından izlediği ve 1881'de yayımlanan "L'Astronomie Populaire" adlı eseri okuduğu biliniyor.
25 Bu noktadan hareket eden astrofizikçi Luminet, Van Gogh'un hastane odasının penceresinin doğuya baktığını anlıyor. Van Gogh, kardeşi Theo'ya yazdığı bir başka mektupta, "Saint-Remy Üzerindeki Yıldızlı Gece" tablosunu 19 Haziran 1889'da tamamladığını yazıyor. Yani, tablonun bu tarihten önce yapılmış olması gerekiyor.
26 ir arkadaşına yazdığı mektupta, galaksilerin ilk fotoğraflarını bu eserde gördüğünden söz etmişti. İşte bu gerçeklerden hareket eden astrofizikçi Jean-Pierre Luminet, sanatçının bazı eserlerindeki gökyüzü, yıldız ve gezegenlerini yeniden bilgisayar aracığıyla yakından incelemiş. Bunu gerçekleştirirken, öncelikle sanatçının bu tabloları yaparken hangi mekanda olduğunu ve bulunduğu yönü araştırmış.
27 Bu konuda elindeki en somut ve tartışmasız kanıt, Van Gogh'un 25 Mayıs 1889 tarihli mektubu... Sanatçı bu mektubunda, bulunduğu hastane odasından "Güneş'in bütün haşmetiyle doğuşunu" gördüğünü yazıyor.
28 Tablodaki iki nokta astrofizikçi Luminet'nin dikkatini çekiyor. Birincisi, Ay'ın henüz ilk hilal biçiminde olması... İkincisi ise, Venüs gezegeninin ufukta görüntülenmesi. Bu göstergelerden hareket ederek, Van Gogh'un tablodaki yıldız ve gezegenleri gün doğarken gözlemlediğini söylüyor. Gerçekten de, bilgisayar verileri, gökyüzünün doğu yönünde bu biçimi, 25 Mayıs 1889'da ve kesinlikle saat 04.40'ta aldığını kanıtlıyor.
29 Gökyüzüne aynı özeni, sanatçının başka tablolarında da görüyoruz. Van Gogh, kısa bir tedaviden sonra, 1890'da, bu kez Anvers-sur-Oise kentine yerleşiyor. Ve dev bir yıldızın aydınlattığı ünlü "Beyaz Ev" tablosunu yapıyor.
30 İlk kanıtları, ressamın bu tabloyu yaptığını söylediği 17 Haziran 1890 tarihli mektubuydu. İkinci kanıtları, 17 Haziran 1890 tarihinden önceki günlerde (16 Haziran hariç) havanın yağışlı olduğunu gösteren meteoroloji arşivleriydi. Üçüncü kanıtları ise, gökyüzünün açık renklerle çizilmiş olmasından dolayı, Van Gogh'un ya güneş doğarken ya da güneş batarken çalışmış olmasıydı.
31 İşte bu noktadan sonra ciddi bir bilgisayar taramasına giriştiler ve 16 Haziran günü, Jüpiter, Mars ve Venüs gezegenlerinin Auvers-sur-Oise bölgesinden açık bir biçimde gözlendiğini saptadılar. Geriye kalan tek şey, tablodaki evin yerini ve ressamın çalıştığı yönü belirlemekti. Bunun için kalkıp ta Amerika'dan Fransa'ya geldiler ve tablodaki evi aradılar. Şans eseri eve dokunulmamıştı.
32 İki astronom verileri bir araya getirdiklerinde, 16 Haziran 1890 tarihinde, evin batı yönünde ve ufuk çizgisi üzerinde, günbatımı ya da gündoğusunda parıldayan tek yıldızın Venüs olduğunu bilimsel olarak kanıtladılar.

Связаться
Выделить
Выделите фрагменты страницы, относящиеся к вашему сообщению
Скрыть сведения
Скрыть всю личную информацию
Отмена